Kayseri Müftülüğü, “İslam’da Şehitlik ve Şehadet”

Kayseri İl Müftülüğümüz ile Kayseri Gönüllü Kültür Kuruluşları Platformu tarafından birlikte “İslam’da Şehitlik ve Şehadet” konulu konferans düzenlendi. Detaylar haberde…

Kayseri Müftülüğü, “İslam’da Şehitlik ve Şehadet”
Yayınlama: 04.03.2019
587
A+
A-

Konferansın açılış konuşmasını yapan Kayseri Gönüllü Kültür Kuruluşları Platformu Başkanı Ahmet Taş, “Bugün burada Kayseri Gönüllü Kültür Kuruluşları ile Türkiye Diyanet Vakfı ve İl Müftülüğüyle birlikte program yapıyoruz. Ne kadar şükretsek azdır. Rabbim bu ülkeye millet-devlet-sivil toplum birlikteliği içinde dirlik ve düzenlik versin. İdarecilerimize aklıselim, adalet, basiret ve tahammüllü bir anlayışla ülkemizi geleceğe hazırlayacak icraatlar nasip etsin.” diyerek sözlerini tamamladı.

“ŞEHİTLİK” VE “ŞEHADET” İSİMLİ KAVRAMIMIZI İYİ BİR ŞEKİLDE ÖĞRENMELİ VE YANLIŞ KULLANANLARIN YANLIŞINI DÜZELTMELİYİZ

İslam’da Şehitliğin ve Şehadetin önemini vurgulayan İl Müftümüz Prof. Dr. Şahin Güven ise, “Şunu hatırlamamız gerekiyor ki, son dönemlerde gerek uluslararası gelişmeler çerçevesinde, gerekse ülkemizdeki gelişmeler çerçevesinde birçok İslami kavramımız maalesef dejenere edilip bu kavramların kullanılmasını engelleyecek şekilde suiistimallere sebep olarak kavramlarımızın içi boşaltıldı. Öyleyse “şehitlik” ve “şehadet” kavramlarımızı iyi bir şekilde öğrenmeli ve yanlış kullananların yanlışını düzeltmeliyiz. Millet varlığımızı devam ettirebilmemiz ve mümince bir hayat sürebilmemiz için İslami kavramların sadece birer kavram olarak kalmayıp aynı zamanda bir hayat iksiri olarak bizlere can vermesini sağlamak istiyorsak Kur’an-ı Kerim’in ve Peygamberimiz (s.a.s.)’in sünnetinin tavsiyeleri doğrultusunda bu kavramları anlamalı ve halkımıza anlatmalıyız. Karşımızda IŞİD veya DAEŞ dediğimiz bir terör örgütü var ve İslam’ın kavramlarını kullanıyor. Cihat ve şehadet kavramını kullanıyor. Öyleyse bizim bu kavramları birilerinin kirletmesine izin vermeden yeniden gündemimize almamız gerekiyor. Eğer bu kavramları kirletir ve anlam dünyamızdan çıkaracak olursak -Allah korusun-, “su uyur, düşman uyumaz” özdeyişinde de belirtildiği üzere 15 Temmuz gecesi milyonların sokağa döküldüğü gibi insanlar da sokağa dökülmeyebilir. Öyleyse bu şehitlik ve şehadeti iyi bir şekilde anlamamız gerekiyor.

ALLAH YOLUNDA CANLARINI FEDA EDENLER BU DÜNYA VE İÇİNDEKİLERDEN DAHA HAYIRLI OLAN BİR ŞEYLERE TALİPTİRLER

Kur’an’da “Allah yolunda canını feda edenler” ifadesi kullanılmaktadır. Bunlardan birisi Bakara Suresindeki şu ayettir: “Allah yolunda canlarını feda edenlere ölüler demeyin, aksine onlar diridirler, fakat siz onların ne şekilde diri olduklarını bilemezsiniz” ayetidir. Ayrıca Âl’i İmran Suresinin 169. ayetinde: “Allah katında canlarını seve seve feda edenlere ölüler demeyin. Onlar diridirler ve Rablerinin katında rızıklandırılmaktadırlar” buyrulmaktadır. Yine Allah Teâlâ Âl’i İmran Suresinde şöyle buyuruyor: “Eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz bilin ki Allah katından size bir mağfiret ve rahmet vardır ki bu, insanların dünyada topladıkları bütün mal ve mülkten daha hayırlıdır” buyurmaktadır. Demek ki Allah yolunda canlarını feda edenler bu dünya ve içindekilerden daha hayırlı olan bir şeylere taliptirler.

Yüce Mevla bu şehitlerin ahirette hangi halde olacaklarını da bizlere bildirmektedir. Yüce Mevla şöyle buyurmaktadır: “O şehitler, Allah’ın fazl-ı kereminden ve kendilerine verilenlerden dolayı mutludurlar. Kendilerinin geride bıraktığı silah arkadaşlarını şu şekilde müjdelerler; ‘Bakın biz şehit olduk ve bilin ki burada ne bir korku var, ne de hüzün.”

ŞEHİT OLMAYI ARZU EDENLERE ALLAH ŞEHADETİ NASİP EDİYOR

Burada şehit yakınlarımız ve gazilerimiz vardır. Her ne zaman bir şehidin ailesiyle konuşsam şehit olan kişinin şehit olmadan önce şehadeti ne kadar arzu ettiğine yönelik hikâyeleri ve hatıraları dinliyoruz. Şehit olmayı arzu edenlere Allah şehadeti nasip ediyor. Bir kişiye Şehitlik nasip edilmişse O’na üzülmemeliyiz, sevinmeliyiz.

ŞEHİTLİK ARZUSUNU GÜNDEMİNİZDEN ÇIKARMAK İÇİN

ELLERİNDEN GELENİ YAPIYORLAR

Özellikle şu Ayet-i Kerime’ye dikkatlerinizi çekmek istiyorum: “Müslümanlar münafıklara dediler ki: siz bizim başımıza bir bela geldiği zaman seviniyorsunuz, ama bilin ki biz bizim başımıza bir bela geldiği zaman şu iki şeyden birini bekleriz sadece. Eğer öldürülürsek cennet bizimdir. Eğer galip gelirsek bize helal olan ganimet bizimdir, kahramanlık duygusunu yaşamak bizimdir, hakimiyet bizimdir. Ama ya siz? Ya bizim elimizde, ya da bu dünyada olmasa bile ahirette Allah’ın azabıyla cezalandırılacaksınız. Hadi bakalım öyleyse siz de bekleyin, biz de bekleyelim, hangimiz haklıymış.” Öyleyse Mümin, eğer İslam uğruna, malı, canı ve vatanı uğruna mücadele ederken ölüyorsa O’nun yeri cennet oluyor. Galip geliyorsa bu dünyada onurlu bir şekilde yaşıyor. Ya izzetli ve onurlu bir şekilde yaşamaya talip olacağız, ya da cenneti hak edecek bir şekilde bu dünyadan ayrılabilmeyi göze alacağız. Zaten bunu göze alabilen milletler ve topluluklar asla köleleştirilemezler, sömürgelileştirilemezler. Özellikle şehitlik arzusunu gündeminizden çıkarmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Ama eğer bir toprak parçasına vatan diyeceksek uğruna canlar verilmesi gerekiyor. Coğrafyamız bizim kaderimizdir. Bu coğrafyada yaşıyorsak, bu coğrafya bizim kaderimiz ise bu coğrafyanın gereği olan çalışmaları yapmak zorundayız. Başka da çaremiz yoktur.

Yüce Mevla Hac Suresinde şöyle bir ayetle bizlere şu mesajı vermektedir: “Eğer bir kimse Allah’ın rızasını gözeterek hicret yolculuğuna çıkarsa, sonra da öldürülür ya da kendiliğinden ölecek olursa bilsin ki Allah O’na en güzel rızıklarla taltifte bulunacak, rızık verecektir. Rızık verenlerin en iyisi, yegâne rızık veren O’dur.” Bu ayetler bizlere aslında şehitlerin cennetteki mükâfatlarını hatırlatıyor. Yine Muhammed Suresinde: “Allah yolunda öldürülenlerin amellerini Allah zayi etmeyecektir. Allah onları doğru yola ulaştıracak ve onların hallerini düzeltecektir, gönüllerini şad edecektir. Öyle cennetlere onları koyacak ki, Kur’an’da o cennetlerin tariflerini de onlara anlatmıştır.” buyuruyor.

Peygamberimiz (s.a.s.)’in bir Hadis-i Şerif’i bu gün kulaklarımıza küpe olsun: “Kim samimi olarak Allah’tan şehit olmayı isterse yatağında ölse bile Allah O’nu şehitlik mertebesine ulaştırır.” Ne yüce bir müjdedir bu! Demek ki bu arzu ve istek önemlidir. Demek ki bu yolda olabilmek bile, bunu düşünmek ve niyet etmek bile bize cenneti kazandıran bir ameldir.

 

Peygamberimiz (s.a.s.), şehitlerin niyet ve amellerinin farklılığına göre dört kısım olduğunu söylüyor.

1)Sağlam imanı olan bir kişi, düşman ile savaşırken öldürülünceye kadar Allah’ın dinine sadık kalırsa, ihlâsla ve samimiyetle savaşırsa o kimse gerçek şehittir ve hatta Peygamberimiz (s.a.s.)’in ifadesiyle cennet ehli O’na gıptayla bakacaktır. Ameli de sahihtir, niyeti de sağlamdır.

2)Düşmanla karşı karşıya gelip serseri bir okun isabet etmesiyle şehit düşen kişi. Bu kimse canını verirken sanki bir ağacın dikeni batmış gibi hafif bir acı hissedecektir. Bu kişi de imanı sağlam, mümin bir kişidir ve cennetliktir. Şehadet ortamında bulunmak, serseri bir kurşunun isabeti sonucu ölmekle sonuçlansa da şehitlik ve cennet için yeterli bir sebeptir.

3)Hayatta salih amellerle birlikte kötülükleri de olan bir kişidir. Düşmanla karşılaştığında öldürülünceye kadar Allah’a sadık kalan Mümin kimse de şehittir. 15 Temmuz gecesi nice 5 vakit namaz kılan, gece teheccüde kalktıkları halde “aman ha evden çıkmayalım, ne olur ne olmaz, başımıza bir şey gelmesin” diyerek evinin kapısını kapatan, aynı zamanda telefonunu kapatan, gitmek isteyen evladına ve eşine izin vermeyen kimseler vardı. Bunun yanında kulağı küpeli, uzun saçlı, dış dünyasına baktığınız zaman farklı niyetler beslediğiniz nice gençler o meydanda ölümüne varlardı. Evet, günahları ve yanlışları da vardı; belki bu bizim suçumuzdu. Onlara gerçek ve hakiki İslam’ı anlatamadık, sağlıklı ve sıhhatli bir din sunamadık, ulaşamadık belki. Ama kalbindeki iman ve vatan sevgisi O’nu oraya getirdi ve ölümden korkmadı.

4)Kendine yazık eden günahkâr kimseler vardır. Buna rağmen düşmanla karşılaşıp Allah’a verdiği sözde durarak şehit oluncaya kadar savaşırsa o kimse şehittir ve cenneti hak etmektedir. Bazen şehitlerimizin birinci dereceden akrabalarından değil de ikinci dereceden yakınlarından ve komşularından bir şeyler duyuyoruz. Sosyal hayatta günahkâr olduğunu söyleyip, askere gitmeden önce şöyle şöyle günahlar işlemişti şeklinde konuşuyorlar. Ben onlara bu Hadis-i Şerif’i onlara hatırlattım.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) insanlığın şerefini ayakta tutan evrensel değerlerin korunmasını ve müdafa edilmesini istemekte, bu çerçevede de malını, namusunu ve canını müdafa ederken öldürülenlerin de şehit sayılacağını bizlere şu şekilde müjdelemektedir: “Kim malını korurken öldürülürse şehittir. Kim dini uğruna öldürülürse şehittir. Kim canı uğruna, canını korurken öldürülürse şehittir. Kim ailesini korur iken öldürülürse şehittir.”

Bir rivayetten hareketle şehidin 6 tane ayrıcalığının olduğunu görmekteyiz.

1) Kanının ilk damlasıyla birlikte günahları bağışlanır.

2)Cennetteki yeri kendisine gösterilir.

3)Kabir azabından korunur.

4)En büyük korku olan cehennem azabından emin olur.

5)İman elbisesi ile süslenir ve hurilerle evlendirilir.

6)Akrabalarından 70 kişi için şefaat etmesi kabul olunur.

 

MÜMİN CİHADININ VE SAVAŞININ ALLAH YOLUNDA, NAMUSU VE VATANI UĞRUNA OLDUĞUNU, OLMASI GEREKTİĞİNİ BİLMELİ

İslam dünyasındaki birçok kavramlar gibi şehadet kavramının da kötüye kullanılması için intihar bombacıları ya da kendisini Allah yolunca feda ediyormuş gibi göstererek birilerinin adına vekâlet savaşları yürüten terör örgütleri ve müntesipleri vardır. Özelikle Diyanet İşleri Başkanlığımız DAEŞ ve FETÖ üzerine iki tane kitapçık yayınladı, raporlar yayınladı ve bununla ilgili çalışmalar yaptı. Mümin cihadının ve savaşının Allah yolunda, namusu ve vatanı uğruna olduğunu, olması gerektiğini bilmeli. Mümince bir duyarlılık içerisinde hayata ve olaylara bakmak durumundayız. İslam dünyasının ümidi olan ülkemizin gerek ekonomik açıdan, gerek uluslar arası ilişkiler açısından, gerekse başka açılardan özellikle geriye doğru gitmesi ve aynı zamanda İslam dünyasına örneklik etmek için yapılan çalışmalara da engel olmak durumundayız. İslam’ı sahih kaynaklarından öğrenmeli, kavramlarımızı kirletenlere karşı mücadele etmeli ve kendi kavramlarımız olduğu şekliyle kullanmaya devam etmeliyiz. İnsanoğlu kavramlarla ve kelimelerle düşünür, dünyasına yön verir. Peygamberimiz (s.a.s.)’in mucizesi kelimelerden ve kavramlardan oluşan kitaptır. Kelimeler ve kavramlar insanoğlunun dünyasını inşa eder.

Kur’an-ı Kerim’in ayetlerinden ve Hadis-i Şerif’lerden yola çıkarak “şehit” kavramını şöyle tanımlayabiliriz. Şehit, şahit olan ve hazır bulunan demektir. Ölüp yokolan, kaybolup giden değil, ölümsüzleşendir. Şehit, Allah için ölümsüzleşmenin diğer adıdır. Bunun içindir ki şehit, diridir. Ölmez ve O’na ölü de denmez. Yeri ve zamanı geldiğinde canından daha mukaddes bildiği dinî, millî ve manevî değerleri uğruna dünyadan ve dünyadaki her şeyden vazgeçip canını ortaya koyan kimsedir şehit. En veciz ifadesini Hz. Ömer’in dilinden aktaralım: “Şehit, kendisini Allah’a adayan kimsedir.” Şehitlik, zaten ölümlü olan insanın yüce değerlerin yaşatılması uğruna ve sırf Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla canını Allah’a satmasıdır. Eğer böyle bir alışveriş yaptıysak, canlarımızı ve mallarımızı cennet karşılığında sattıysak bu alışveriş karlı bir alışveriştir ve bundan dolayı sevinin. İşte büyük kurtuluş da budur. Bu karlı alışverişin farkında olan müminler tarih boyunca savaş meydanlarına adeta bir gül bahçesine girer gibi girmişler, uğrunda yaşadıkları din, vatan ve namus için şehit olarak Rablerine kavuştukları halde hayatı güzellik ve iyilik uğruna değiştirmek ve yönlendirmek hususunda hala aktif bir unsur olarak yaşamaya devam etmektedirler. Bu da onların, biz fark etmesek de hala hayatta ve aramızda yaşıyor olduklarının en yüce delilidir.” diyerek sözlerini tamamladı.

Düzenlenen konferansa, İl Müftümüz Prof. Dr. Şahin Güven, Kayseri Gönüllü Kültür Kuruluşları Platformu Başkanı Ahmet Taş, İl Müftü Yardımcımız Ahat Taşcı, Melikgazi İlçe Müftüsü Yahya Polat, Tomarza İlçe Müftüsü Ahmet Tepe, Kayseri Şehit ve Gaziler Derneği Başkanı Yılmaz Üçkan, Diyanet-Sen İl Başkanı İrfan Kaşıkçıoğlu, Beytülmakdis Derneği Başkanı Av. Fevzi Konaç, KİMDER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ahmet Yurtlu ve davetliler katıldı.

Bir Yorum Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.