Kayseri İl Müftüsü Prof. Dr. Şahin Güven, “Cami-Gençlik Buluşması” projesi kapsamında, 15 Şubat 2019 Cuma günü Sabah namazı sonrasında Orgeneral Hulusi Akar Camii’nde, Yunus Büyükkuşoğlu İmam Hatip Ortaokulu öğretmenlerine, öğrencilerine, ailelerine ve cemaate sohbet etti.
Fatiha suresi ve besmelenin önemini vurgulayan Kayseri İl Müftüsü Sayın Güven, konuşmasına şöyle devam etti: Bizler İl Müftülüğü olarak her ayın ilk Pazar günü Hunat Cami’sinde sabah namazı buluşmaları yapıyoruz. Bunun yanında mahallelerimizde çeşitli programlar düzenliyoruz. Bu vesileyle buradayız. Öncelikle sabah namazı programına katılan evlatlarımıza, gençlerimize ve ailelerine teşekkür ediyorum. Buna vesile olan Yunus Büyükkuşoğlu İmam Hatip Ortaokulu Müdürümüze de teşekkür ediyorum.
BÜTÜN OLARAK NAZİL OLAN İLK SURESİ FATİHA SURESİDİR”
Bu gün özellikle gençlerimizin de zihin dünyalarında kalması için Kur’an-ı Kerim’in bir bütün olarak nazil olan ilk suresi olan Fatiha suresini anlatmaya çalışacağım. Fatiha suresi her gün beş vakit namazımızda sünnetleriyle birlikte 40 defa okuduğumuz bir suredir. Ancak anlamını bilerek, anlamı üzerinde düşünerek okursak bizim dünyamızı yeniden inşa eder. Ayrıca Kur’an-ı Kerim’i elimize aldığımız zaman ilk olarak 7 ayetten oluşan Fatiha Suresi ile karşılaşıyoruz. Ondan sonra Kur’an-ı Kerim’in en uzun surelerini görüyoruz. Kur’an’ın son taraflarında ise kısa sureler vardır. Neden Fatiha Suresi başa konuldu da son tarafa kısa sürelerin arasına konulmadı? Bunun hikmeti ne olabilir acaba?
Fatiha Suresi, bir bütün olarak Kur’an’ın ilk nazil olan suresidir. Fatiha Suresi Kur’an’ın özetidir. Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor: “Fatiha Suresini okumayan kimsenin namazı olmaz”. Bu surenin adı da Fatiha’dır; “giriş, “açılış” anlamındadır bu isim. Fatih, açan demektir. Kur’an’ın kapısını açan, Kur’an’ın anahtarı olan bir suredir Fatiha Suresi.
Peygamberimiz (s.a.s.), Fatiha Suresini “seb’ul mesânî” diye zikretmiştir; bu ise “7 tekrarlanan ayet” anlamına gelmektedir. Fatiha Suresinin başında besmele vardır.
“BESMELE İLE BAŞLAMAYAN HER ŞEY BEREKETSİZDİR”
Peygamberimiz (as) şöyle buyurmaktadır: “Her ne iş olursa olsun Besmele ile başlamayan şey bereketsizdir, sonuçsuzdur, kıymetsiz ve değersizdir”. Bu, hayırlı işlerde Besmele çekmek demektir. Harama besmele çekilmez. Onun haricinde şunu bilelim; bizler sosyal ve günlük hayatımızda besmeleye önem vermeliyiz. Buradan evimize gidiyoruz. Kapımızın anahtarını çevirip açıyorsak ya da kapımızın açılmasını murad ederek çalıyor isek “Bismillahirrahmanirrahim” demeliyiz ve bunu alışkanlık haline getirmeliyiz.
“BESMELE HER HAYRIN ANAHTARIDIR”
Yine arabamıza vardık ve kontağı çevireceğiz. Eğer biliyorsak “Yüreten de durduran da Allah’tır, Allah’ın adıyla başlarım; benim Rabbim çokça bağışlayan ve merhamet sahibi olandır” duasını okuyalım. Bu duaları okursak bilinç sahibi oluruz. Besmele her hayrın anahtarıdır. Onun için Besmele çekeceğiz. “Bismillahirrahmanirrahim” şu demektir: “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlarım”. Rahmeti kâinatı kuşatmış olan Allah’ın adıyla başlıyorum demektir.
Kur’an’ı Kerim okurken bir de Besmeleden önce “İstiaze” ile başlarız. Yani “Euzubillahimineşşeytanirracim”. Neden böyle başlanır? Çünkü Kur’an’da bir ayet vardır: “Kur’an-ı Kerim okuduğunuz zaman şeytandan korunun”. İstiazenin anlamı şudur: “Kovulmuş ve taşlanmış şeytandan Allah’a sığınırım”. Ayrıca Kur’an’ı Kerim okumaya başlarken bile şeytandan korunuyorsak sosyal hayatın her alanında şeytandan korunmak için İstiazede bulunacağız.
“Elhamdülillahi Rabbil Alemin” Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun. Bize nimetler verdi, evlatlar verdi. Sağlık sıhhat verdi, mal mülk verdi. Huzur ve vücudumuzda sahip olduğumuz her bir organımız için ne kadar hamdetsek ne kadar şükretsek azdır. Herhangi bir organımızı kaybettiğimiz zaman kıymetini anlarız. Her şeyimizle Rabbimize hamdetmeliyiz. Allah kulunun hamdetmesine sevinir ve o kulunun da nimetlerini artırır. Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamdediyoruz. Neden hamdediyoruz? Bu kâinatta yerde ve göklerde, bildiğimiz ve bilmediğimiz ne varsa hepsini yaratan Allah’tır.
O, Rahman ve Rahim’dir. “Errahmanirrahim” Rahman, Allahu Teâlâ’nın bu dünyada iken kâfir ve kendisini inkâr eden kullarına dahi merhamet etmesidir. Rahim sıfatı da aynı kökten gelir ama sadece cennete giren Mü’minlere rahmetini ifade eder. Mü’min için Rahman sıfatının tecellisi bu dünyada olacak. Rahim sıfatının tecellisi de cennette olacaktır. İnşallah yüce Mevla hepimizi o Rahim sıfatıyla cennetinde muamele olanlardan eylesin inşallah.
O Allah, aynı zamanda “Maliki Yevmiddiyn” Ahiret gününün, din gününün sahibidir. Yine aynı zamanda, bu dünyanın sahibidir. Allahu Teâlâ, bu dünyada bizlere göreceli sahipliklerde veriyor. Şu evin sahibi benim, şu arabanın sahibi benim gibi… Allahu Teala, kendisini inkar etme, nankörlük etme yetkisini de veriyor. Ama o ahirette nankörlerin, kâfirlerin yeri cehennem; Mü’minlerin yeri ise cennettir. Ahirette yegâne hüküm sahibi O’dur. Orada zulüm yok, orada haksızlık yok. Her hak sahibi hakkını alacak.
“ALLAHA KULLUK YAPAN KULA KULLUK YAPAMAZ”
Mü’min Allaha kulluk eder. Allah dışında kimseye kul ve köle olmaz. Bizim başlarımız sadece Allah Teâlâ’nın huzurunda eğilir. Onun dışında kimsenin önünde eğilmez. Allaha kulluk yapan kula kulluk yapamaz. Öyleyse gençler, özgür mü olmak istiyorsunuz? Allaha kul olun, dünyaya özgür olun. Allaha kul olmayan herkese kul olur. Dünyanın, makamın ve şehevi arzuların kulu ve kölesi olur. Hayatımız tamamen kulluktur. Kulluktan maksat sadece namaz kılmak değildir.
Kulluk: Allah Teâlâ’nın emirlerini yerine getirmek, yasaklarından sakınmaktır. Tabi ki namaz kılmak, hacca gitmek, zekât vermek vardır. Ama yalan söylememek, haksızlık yapmamak, başkasının dedikodusunu yapmamak da kulluğun gereğidir. Komşumuza yardım etmek komşu hakkını gözetmek, anne ve babamıza saygılı olmaktır
“İhdinessiradalmüstagim”: Ya Rabbi bizi dosdoğru yola ulaştır. Sırati Müstakim, hak yol İslam üzere olmaktır. Öyle bir yol ki “Sıradallaeziyne Enamte Aleyhim” kendilerine nimet verdiğin yüce insanların yolu. Nebilerin, sıddıkların, şehitlerin ve salihlerin yolu. Her gün Fatiha Suresini okuyan bir insan, Ya Rabbi beni Peygamber Efendimizin (s.a.s) yolundan ayırma, o yol ne güzel bir yoldur.
“Ğayrilmağdubialeyhim Veleddalliyn” Amin. Sapıtanların ve gazaba uğrayanların yoluna iletme bizi. Yarabbi o yoldan gitmeyelim. Kim bu sapıklar ve gazaba uğramışlar? Peygamber Efendimiz (s.a.s.) gazaba uğrayanlar Yahudilerdir, yolunu sapıtanlar ise Hristiyanlardır diyor. Sonunda da amin diyoruz. Amin: “Ya Rabbi benim bu duamı kabul eyle” demektir. Kur’an-ı Kerim’de amin ifadesi yoktur. Bunu bize Peygamber Efendimiz (s.a.s.) öğretti. Kendisi de bu duaya amin dedi.” diyerek sözlerini tamamladı.
İl Müftümüz Sayın Güven’in sohbeti sonrası program, tesbihat ve dualarla devam etti. Program sonrası cami çıkışında TÜĞVA’nın katkılarıyla cemaate çorba ikramı yapıldı.