İstanbul Müftüsü Hasan Kamil Yılmaz, yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi.
İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Üsküdar’daki İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) tarafından İstanbul’da yaz kampında ağırlanan üniversite öğrencilerine hitap etti.
15 TEMMUZ SÜRECİ
15 Temmuz’dan sonraki süreçte Türkiye’de cemaat ve tarikat algısının ciddi şekilde yara aldığını belirten Yılmaz, “Çünkü insanların yaşadığı acı tecrübeler bazen hayata daha fazla genelleme yaparak bakmak gibi sonuçlar doğuruyor. İnsanların sütten ağzı yanmışsa, yoğurdu da üfleyerek yiyor.” dedi.
“TARİKATLAR VE CEMAATLER…”
Yılmaz, Osmanlı’nın yaşanan tarikat olumsuzluklarını önlemek üzere Meclis-i Meşayih kurumunu hayata geçirdiğini hatırlatarak, “Tarikatların, cemaatlerin ve dini yapıya katkı sağlamak isteyenlerin Diyanet İşleri Başkanlığı veya başka bir kurum tarafından denetlenmesinden başka bir çare yoktur. Eğer böyle bir denetleme mekanizması kurulursa bunlar hedeflerinin ne olduğunu açık ve şeffaf olarak ilan ederler, üye sayılarını ve ekonomik güçlerini deklare ederek hizmet ederlerse elbette katkı sağlarlar.
“DEVLETİN ADIM ATMASI GEREKİYOR”
Ama ne ekonomik güçlerinin ne insan güçlerinin ne hedeflerinin belli olduğu karanlık bir güç sahibi olmaları her zaman potansiyel olarak bir tehlike olmaları sonucunu doğuracaktır. Onun için devletin bu manada adımlar atması gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Hiçbir cemaatin birbirinden farki yokken , alındı bı tanesi ,bı takım karanlık güçler vasıtasıyla ,darbe yaptırıldı ,sonra da bedeli masum insanlara da kesildi , insanların niyetleri dışardan bakılarak okundu ve sen suçlusun denildi,. halbuki onlarla diğer cemaatler arasında zerre gram fark yoktu ,,diyabette bu noktada hep sustu , insanların topluca otekilelestirilmesine ,kolelestirilmesine sessiz kaldı
Yoksa sizin yazdığınız ve Rasulullahı anlattıginiz bir çok kitapta , Rasulullahın mücadele ettiği insanlara yaptığı muameleyi hiç mi hiç göz önünde bulundurmadiniz , toptancı bir anlayışla potansiyel bir suçlu olarak insanlara baktınız , halbuki bugün bütün cemaatler insanların dini duygularını istismar ederek yardım topluyor ,kurban kestiriyor , kendi yayınladigi dergiyi aldırıyor ,yardımlarla inşa ettiği okulu yurdu , pansiyonu cemaatin işletmesi haline getirip üzerinden milyonlar kazanıyor , ayrıca kendine destek veren esnaf tan alışverişini yapıyor, sonra da kalkıp din adına , söylediklerikleri hiç mi hiç sorumluluk taşımadan futursuzca konuşabiliyorlar ,doğru olursa ne ala , yanlış olursa nasıl olsa Allah’ın bu dünyada kendilerine göstereceği bir sopası yok
Diyanet ise onlara karşı ılımlı ve olumlu tavrını sürdürmeye devam ediyor , çünkü arkalarında kendi sapik görüşlerine inanmış binler insan var ,ve kendilerine vaadi edilmiş yanmayan kefenler ,ve şeyhin kurtarıp da götüreceği cennet var. !
İnsanların kolelestirilmesini değil ( insanın özgürlüğünu , işini aşını elinden alırsanız kolelestirirsiniz) yanlış yapmış suç işlemiş de, ama bu , niyet okuyarak değil , zannederek de değil ,böyle yapması muhtemeldir diye düşünerek de değil , somut verilerle , açık seçik bir can yakmış bir mala ziyan vermiş ,bir namusu ihlal ettigi ortaya konmuşsa o zaman cezası verilmeli ,yada bu kimseyi ıslah edici bırakın tedbirlere başvurulmalıdır
Diyanetin de bu konudaki tavrı acık ve net olmalıdır , toptancı olmamalıdir ,bı tarafı koruyup bı tarafı ezmemelidir
hepsi kötü değil elhamdülillah. hep bunlar yüzünden bazı gerçekler gözardı edildi de toplum bilgisiz kaldı. hepsi para topluyor hepsi kötü demek doğru değil. tarikatı tarikat bilen anlar. diyanet ve tarikat çok farklı. sen benim denetimime gireceksin demek bana izahat vereceksin, benim hayır dediğime boyun eğeceksin demek. diyanet tarikat ilmini bile vermezken onu kontrolüne almak istemesi çok saçma. kurn harflerini öğretip güzel sesle okutabilirsiniz kitap isimlerini ezberletebilirsiniz ama maneviyat ilmi başka bir şeydir. hakiki tarikatlar hadis ve sünnet ışığındadır. yanlış olanlar ise zaten bellidir. ki zaten istihbarat da bunları denetlemektedir. o zaman ne gerek?..