Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Dr. Selim Argun, İstanbul Şehzadebaşı Camii’nde gençlerle sabah namazında bir araya geldi. Detaylar haberde…
Sabah namazının ardından gençlere ve cami cemaatine hitap eden Dr. Selim Argun, sözlerine Hz. Muhammed’in (s.a.s.) şu hadis-i şerifini hatırlatarak başladı:
“Yemek yiyenlerin sofralarına birbirlerini çağırdıkları gibi çeşitli ümmetlerin sizin aleyhinize birleşmeleri yaklaşmaktadır. Ashaptan biri, ‘Ey Allah’ın Resulü! O gün (sayıca) az olacağımızdan mı (aleyhimizde birleşecekler)?’ diye sordu. Resulullah (s.a.s.) ‘Hayır, bilakis o gün (sayıca) çok olacaksınız. Fakat selin üzerindeki köpük ve çer çöp gibi olacaksınız. Allah, düşmanınızın kalbinden size karşı duyduğu ‘mehâbeti’ çekip alacak ve kalbinize ‘vehn’ atacaktır.’ buyurdu. Ashaptan biri, ‘Ey Allah’ın Resulü! ‘Vehn nedir?’ diye sordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber, ‘Dünya sevgisi ve ölüm korkusu.’ diye cevap verdi.”
“Bu hadis-i şerifin Peygamberlik alâmeti olarak kabul edildiğine” dikkati çeken Dr. Argun, 14 asır öncesinde verilen haberin bugünkü gerçekliğe işaret ettiğini söyledi.
Hadis yorumcularının ancak önündeki sofrada haddinden fazla yemek olan kişinin başkalarını yemeğine ortak olması için çağırabileceğini ifade ettiklerini belirten Argun, “Burada aynı zamanda kolay elde edilen yemeğe de işaret edilmektedir.” dedi ve şöyle devam etti:
“Burada İslam dünyasına yönelik iki türlü itida vardır:
İlki, ateşli silah üstünlüğü ve askeri anlamda mağlubiyetle neticelenen işgal.
İkincisi ise savaşmadan, kolayca elde edilen yer altı ve yer üstü servetlere işaret edilmektedir. Petrol buna en iyi örnektir. Petrolünü işletmesi için yabancı insanları davet ederek kendisine verilene razı olma halidir.
Bu hadis-i şerifin Ahmed b. Hanbel’in müsnedinde geçen nüshasında “من كل أفق” ifadesi vardır.
Ufuk, ‘gökle yerin birleşir gibi göründüğü yer’ anlamına gelir. Bu anlamların ışığı altında düşündüğümüzde hadis-i şerif, bugünkü tabirle Müslümanların aleyhinde oluşacak küresel bir tehlike ve tehditten bahsetmekte, İslam dışı güçlerin küresel anlamda Müslümanlara karşı dört bir koldan birleşeceklerini haber vermektedir.
‘Allah, size karşı olan ‘mehâbeti’ düşmanın kalbinden söküp atacak ve kalbinize ‘vehn’ atacaktır.’ Hadisin Arapça metninde geçen ve ‘heybet” kökünden türeyen ‘el-mehâbetü’ kelimesi; korku ile karışık hürmet, ya da karşısındakini sindiren kuvvetli görünüş olarak tarif edilmiştir.”
“Müslümanın; inancından, ahlakından ve kültüründen neşet eden bir heybeti, bir duruşu, azameti, şecaati ve vakarı vardır.” ifadesini kullanan Selim Argun, “Müslümanlar; Allah’a samimiyetle iman ve bağlılığı ve bunların insana kazandırdığı şahsiyetli, dirayetli, cesaretli, gözü pek, başı dik ve alnı açık duruşu kaybederse içine ‘vehn’ düşecektir.” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Vehn’in varlığı ve heybetin gitmesi, birbiri ile ilintilidir. Dünya zevklerine aşırı düşkünlüğün ve ölümü hatıra getirmemedeki ısrarın hayat tarzı haline gelmesiyle kişide heybet, mehabet kalmamakta, düşmanları ise daha cüretkâr hale gelmektedir.
Ancak dikkat edilmesi gereken husus şudur ki, Dünya sevgisi sadece para ve maldan ibaret değildir, makam ve mevki sahibi olma arzusu (hubb-u cah), rahat, kolay ve lüks yaşam tutkusu da dünya sevgisine işaret eder.
‘Vehn’in bir diğer tarifi de iş ve amelde zafiyet ve gevşeklik göstermektir. Bu noktada Allah Teâlâ’nın kalplere zafiyet yerleştirmesinin sebebi olarak, Allah Resulünün, ‘dünya sevgisi ve ölüm korkusunun artması’ olarak izah etmesi, üzerinde tefekkür edilmesi gereken önemli bir husustur.
Müslümanların ahiret yokmuş gibi davranarak aşırı şekilde dünyaya bağlanması, yüksek idealler uğrunda mücadele etmeyi hayatından çıkarması, her şeyini dünya hayatının konforunu artırma amacıyla dizayn etmesi beraberinde ölümü hatırlamaktan imtina etmesini de getirmektedir.
İslam tarihinin uzun dönemlerinde Müslümanlar zaman zaman bu hadisin kendi dönemlerine işaret ettiğini düşünmüş ve başlarına gelen musibetleri bu hadisin ışığında yorumlamışlardır.”
Dr. Selim Argun, konuşmasının bu bölümünde, tarihte yaşanan üç önemli referans olaya dikkat çekti:
“İlk olarak Abbasiler döneminde yaşayan ve Karmatiler olarak bilinen İsmaili grubun Kâbe baskını, İslam ümmetinin hafızasında büyük bir travmaya sebebiyet vermiştir. Aslında Karmatiler yüksek eğitim ve kültüre önem veren insanlar olarak bilindikleri, içlerinden büyük âlimler çıkarmaları ve dev eserler üretmiş olmalarına rağmen Miladi 929 yılında Mekke’yi işgal etmişler, hacılara saldırmış, tavaf eden Müslümanları kılıçtan geçirmiş, cesetlerini zemzem kuyusuna attırmış ve Müslümanların kutsal saydığı ‘Hacer”ül Esved’i’ yerinden söküp memleketlerine kaçırmışlardır. Hacer”ül Esved ancak yirmi küsur yıl sonra satın alınarak yerine konabilmiştir.
İkinci önemli olay Haçlıların Kudüs’ü istilâsıdır. Haçlılar adeta nefes alan, hareket eden her canlıyı öldürmüşler, tabiri caizse taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmamışlardır. Ümmet hafızasındaki en travmatik hadiselerden bir tanesidir.
Üçüncü büyük olay ise Hülâgu Han’ın Bağdat’ı işgalidir. Rafızi bir vezirin ihanetiyle başlayan bu işgal ve akabinde gerçekleşen toplu katliamlar, bir medeniyet yorumu olarak İslam’ın fiziki varlığını da hedef alan bir olaydır. Sadece Müslümanların canına kastedilmemiş, ilim ve kültür hayatının can damarı kütüphaneler yakılıp yıkılmış, nadide el yazma eserler Dicle nehrine atılmış ve nehir günlerce mürekkep rengi akmıştır.
Bu üç elim hadisenin gerçekleştiği zamanlarda Müslümanlar ‘vehn’ hadisini hatırlamıştır. Bizler de bugün Ümmet-i Muhammed’in içinde bulunduğu durumu düşündüğümüzde ‘vehn’ hadisini hatırlamak ve ulema-i kiramın ‘vehn’ hastalığının tedavisinde tavsiye ettiği hususlara dikkat çekmek durumundayız.”
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Dr. Selim Argun, “Vehn hastalığından kurtulmak için çareleri” sıralayarak konuşmasını noktaladı:
“Kadim eserlerimizde ‘vehn’e çare olarak şu hususlar zikredilmiştir:
1. Sıkça ölümü hatırlamak, hatırlatmak. Kişinin arzu nesnesi ile arasına mesafe koyabilmesi, yani dünya nimetlerinden vazgeçebilmesidir.
2. Günlük bir vird’e sahip olmak, mutlaka gün aşırısız Kur’an okumak.
3.Teheccüd namazı kılmak ki heybeti artırır.
4. Pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmak, nefsin dizginlerini ele almak açısından önemli bir Sünnettir.
5. ‘Vehn’ hastalığını hatırda tutmak ve bu hastalığa düçar olmamak için Allah’a sığınmak ve çokça dua etmektir.”