Din Görevlileri Tarafından Yapılan 1071 Hatim, Diyanet İşleri Başkanlığı Öncülüğünde Gerçekleşti. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla Muş’ta düzenlenen Malazgirt Zaferi’nin 947. yıl dönümü kutlama programında şehitler için dua etti.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Muş’ta düzenlenen Malazgirt Zaferi’nin 947. yıl dönümü kutlama programına katılarak vatandaşlara hitap etti.
Erdoğan, Anadolu’nun fethi olarak kabul edilen Malazgirt Zaferi’nin 947’nci yıl dönümünü tebrik ederek, “Milletim adına Sultan Alparslan’ı ve onunla birlikte bu gazada yer alan tüm kahramanları şükranla yad ediyorum. Bu topraklar üzerinde yaşayıp da hakkın ve hakikatin yolundan ayrılmayan en cengaverinden, en dervişine tüm ecdadı rahmetle anıyorum. Şehitlerimize ve gazilerimize Allah’tan rahmet, gazilerimizden yaşayanlar sıhhat ve afiyet diliyorum.” dedi.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Malazgirt, öncesine baktığımızda Mekke, Kudüs demektir; sonrasına baktığımızda Bursa, Edirne, İstanbul, Rumeli, tüm Balkanlar demektir.” ifadelerini kullandı.
Muş başta olmak üzere ülkenin dört bir yanından Malazgirt Ovası’na gelenlere selamlarını ileten Erdoğan, geride bırakılan Kurban Bayramı’nı da bir kez daha tebrik ettiğini söyledi.
Hac farizasını yerine getirenlerin ibadetlerinin kabul olmasını dileyen Erdoğan, bayram sonu dönüş yoluna çıkan sürücülerin trafikte dikkatli olmalarını ve kurallara uymalarını istedi.
Erdoğan, sabah bulunduğu Ahlat’ın tarihteki önemine dikkati çekerek, buradaki Selçuklu Meydan Kabristanı’nda dua ettiklerini anlattı.
Malazgirt Meydan Muharebesi Tarihi Milli Parkı alanında, şu anda resmi rakamlara göre 75 bin kişinin bir arada olduğunu bildiren Erdoğan, alanın daha da iyi olması için çalışmaların süreceğini söyledi. Çevre düzenlemesini selvilerle daha da geliştireceklerini anlatan Erdoğan, “Bu millete, bu gençliğe ne yakışırsa onu yapacağız.” diye konuştu.
Erdoğan, Malazgirt Meydan Muharebesi için otağın, 24 Ağustos 1071’de Ahlat’ta kurulduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Oradan yolculuk 2 gün buraya ve 26 Ağustos’ta da Malazgirt Zaferi ile ilgili adımlar atıldı. Esasen Ahlat ve Malazgirt yanında Adilcevaz, Erciş, Van, Cavaş ve Tatvan ile bütün bu bölge, yani Van Gölü Havzası tarihimizin bize en kıymetli emanetlerindendir. Türk’ü ile, Kürt’ü ile, Arap’ı ile ve diğer kökenlerden insanlarıyla milletimizin özellikle teşekkülüne neden olan tüm farklı renklerinin, ahenginin, birliğinin, beraberliğinin sembolü olan bu bölgeyi her bakımdan korumalı, gözetmeliyiz”
“Bizim medeniyetimiz bir fetih medeniyetidir”
Fethin, zulme karşı başkaldırının, toprakların ve toplumların adalet, hakkaniyet, iman ve cesaret mayasıyla harmanlanması anlamına geldiğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bunun için de bizim medeniyetimiz bir fetih medeniyetidir. En büyük fethimiz, gönüllerin fethidir. Gittiğimiz her yere, gönüllerden girdiğimiz içindir ki aradan kaç asır geçerse geçsin varlığımız, izimiz, hatırımız tüm canlılığıyla devam ediyor.
Mekke’nin fethiyle başladığımız bu zaferler silsilesini Kudüs’te ve daha nice beldeyle ve nihayet Malazgirt’in giriş kapısı olduğu Anadolu ile sürdürdük. Malazgirt’te kazandığımız zafer, bizi Avrupa’nın ortalarına kadar giden yolu açmıştır. Bunun için Malazgirt demek, öncesine baktığımızda Mekke demektir, Kudüs demektir; sonrasına baktığımızda Bursa demektir, Edirne demektir, İstanbul, Rumeli, tüm Balkanlar demektir. Şayet, Malazgirt ruhunu unutursak ne öncemiz kalır ne sonramız. Biz, Malazgirt’te sadece bir zafer kazanmakla kalmadık. Biz Malazgirt’te aynı zamanda millet olduğumuzu hem de nasıl bir millet olduğumuzu cümle aleme ilan ettik. Malazgirt’i nasıl bir millet haline gelerek zafere dönüştürdüysek Haçlı Seferleri’nin de Moğol istilasının da dört bir yandan uğradığımız tüm saldırıların da üstesinden aynı hissiyatla geldik.”
Suriye’de huzurun ve güvenin gerçek anlamda tesis edildiği yegane yerlerin Türkiye’nin kontrolündeki bölgeler olmasının boşuna olmadığını vurgulayan Erdoğan, “İnşallah aynı huzur ortamını Suriye’nin diğer bölgelerinde de tesis edeceğiz. İnşallah aynı güven ortamını Irak’ta terör örgütünün faaliyet gösterdiği yerlerde de inşa edeceğiz. İnşallah aynı istikrarı Doğu’da ve Batı’da, Kuzey’de ve Güney’de nerede mağdur ve mazlum kardeşlerimiz varsa hepsinin yaşadıkları yerlerde de sağlayacağız.” diye konuştu.
“Bizim güvenliğimiz kendi sınırlarımızda değil, nerede tehdit altında bir kardeşimiz varsa, onun bulunduğu yerde başlar” ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bunun için siyasette, diplomaside güçlü olmak zorundayız. Bunun için ekonomide, ticarette, teknolojide güçlü olmak mecburiyetindeyiz. Bunun için ordumuz da üniversitelerimiz de sanayi kuruluşlarımız da tüm kurumlarımızla güçlü olmak durumundayız. Aksi takdirde bize bırakınız bu vatanı, bırakınız bu coğrafyayı, bu dünyada bir tek gün yaşama hakkı tanımazlar. Güçlü olmazsak bize, şu cihanda bir tek nefes alma imkanı, bir yudum su içme, bir lokma yemek yeme fırsatı vermezler. En küçük bir zafiyet gösterdiğimizde veya böyle algılanan bir durum ortaya koyduğumuzda üzerimize nasıl böyle hani kargalar var ya leş kargaları, akbabalar gibi çullandıklarını sizler de görürsünüz. İçimizdeki bazı gafiller sanıyorlar ki mesele Tayyip Erdoğan meselesidir. Sanıyorlar ki mesele, AK Parti meselesi. Hayır, mesele, Türkiye meselesidir. Mesele, milletimizin şahsında sembolleştirdikleri İslam meselesidir.”
Batı için “Türk” demenin, “Müslüman” demek olduğunu belirten Erdoğan, “Türkiye demek, tüm Müslümanların hamisi, umudu demektir. Dünyada Batı ile doğrudan teması olup da her alanda bu kadar iç içe geçip hala kimliğini, kişiliğini, özgürlüğünü koruyabilen tek ülke ve millet biziz. Mazlum toplumlar, bunun için Türkiye’ye bu kadar değer veriyor, bizi kalplerinden ve dualarından eksik etmiyorlar” ifadelerini kullandı.
“Her kim, milletimizin bu özgün yapısına husumet besliyor ve ‘İlla teslimiyet’ diyorsa, bilin ki ya kursağında haram, ya gönlünde çürüme vardır. Rabb’im gençlerimizi her ikisinden de muhafaza buyursun” diyen Erdoğan, haram görmüş kursağın ve çürümüş bir gönlün, akıbeti ölüm olan çaresiz bir hastalığa tutulmuş olacağını vurguladı.
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş dua etti
Erdoğan’ın konuşmasının ardından Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş dua etti.
Başkan Erbaş, duasında şu niyazda bulundu:
Bedir’den Malazgirt’e, Çanakkale’den Sarıkamış’a, 15 Temmuz’dan bugüne kadar senin uğruna fedayı can eden bütün şühedamızın ruhlarını şad eyle, gazilerimize acil şifalar, hayırlı ömürler nasip eyle Allah’ım. Ya Rabbelalemin bizleri birlik ve beraberlikten ayırma, “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın” emrine ittiba ederek, Sen’in ipine sımsıkı sarılmayı bizlere nasip eyle Allah’ım. Ya Rabbelalemin, Sen tuzak kuranların tuzağını bozansın, milletimiz, bayrağımız, ezanımız ve vatanımız için tuzak kurmuş olan hainlerin tuzaklarını kendi başlarına makus eyle Allah’ım
Törene, Meclis Başkanı Binali Yıldırım, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ve kuvvet komutanları ve çok sayıda vatandaş katıldı.