“Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. O’na ulaşacak olan sadece sizin takvânızdır…”
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
لَنْ يَنَالَ اللّٰهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَٓاؤُ۬هَا وَلٰكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوٰى مِنْكُمْۜ
وَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:
مَا عَمِلَ آدَمِىٌّ مِنْ عَمَلٍ يَوْمَ النَّحْرِ أَحَبَّ إِلَى اللَّهِ مِنْ إِهْرَاقِ الدَّمِ
Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz kurbanlarımız hakkında şöyle buyuruyor: “Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. O’na ulaşacak olan sadece sizin takvânızdır…”[1]
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Âdemoğlu kurban bayramı günü Allah’a kurban kesmekten daha sevimli gelen bir amel işleyemez…”[2]
Kıymetli Müslümanlar!
Hz. Âdem’den bu yana devam eden kurban uygulaması, bizi Allah’a yakınlaştıran ibadetlerden biridir. Kurbanın anlamı sadece bayram günlerinde hayvan kesmek değildir. Aksine kurban; sadakatin, Allah’a itaat ve teslimiyetin göstergesidir. Gerektiğinde malımızı, canımızı ve bütün varlığımızı Allah yolunda feda etmenin sembolik bir ifadesidir. Bizler, her kurban bayramında, Hz. İbrahim ile oğlu İsmail’in Cenâb-ı Hakk’a mutlak teslimiyetlerinin hâtırasını tazeleriz. Hayatımızın böyle bir iman, teslimiyet ve samimiyet üzerine inşa edilmesi gerektiğini yeniden hatırlarız.
Kardeşlerim!
Kurban, her şeyden önce Rabbimizin rızasını kazanmak ümidiyle eda ettiğimiz bir ibadettir. Meşruiyeti Kur’an ve sünnetle sabittir. Nitekim Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi gerekli kıldık…”[3] Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) de hicri ikinci yıldan itibaren vefat edinceye kadar her yıl kurban kesmiştir.[4]
Muhterem Müslümanlar!
Kurban; Mümine Allah rızası uğrunda paylaşma, ihtiyaç sahibine el uzatma alışkanlığı kazandırır. Onu cimrilikten, dünya malının esiri olmaktan kurtarır. Komşuları, akrabaları, dostları hâsılı bütün müminleri birbirine bağlar ve kaynaştırır. Bizi, binlerce kilometre uzaktaki kardeşlerimizle yakınlaştırır, bütünleştirir, ümmet olmanın şuuruna erdirir.
Kurban; tokluğa hasret kalmış insanların sofrasına bir nebze de olsa katkı sunabilmektir. İnancı ne olursa olsun, muhtaç olan herkesin imdadına koşmaktır. Mazlumların sevincine, bayram neşesine vesile olmaktır. Dünyanın en ücra köşelerinde, adını dahî duymadığımız diyarlarda yaşayan, hiç görmediğimiz, tanımadığımız din kardeşlerimize uzattığımız bir iyilik elidir. Onlara bir kurban etinden ziyade ümit, güven ve muhabbet takdim edebilmenin adıdır.
Kardeşlerim!
Kurbanımızı paylaşmak bizim için ebedi mutluluğu ve huzuru elde etmenin kapısını aralar. Nitekim Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) de, kurbanlarımızı ihtiyaç sahipleriyle paylaşmanın bizi gerçek anlamda kazançlı kılacağını haber vermiştir. Bir defasında, kestiği koyundan geriye ne kadar et kaldığını sormuş, Hz. Âişe validemizin kendilerine sadece bir kürek kemiği kaldığını söylemesi üzerine “Ey Âişe! Desene bir kürek kemiği hariç hepsi bizim oldu”[5] buyurmuştur.
Aziz Müminler!
Diyanet İşleri Başkanlığımız, Türkiye Diyanet Vakfı ile birlikte çeyrek asırdır yurtiçi ve yurtdışında vekâlet yoluyla kurban kesim organizasyonu düzenlemektedir. Fedakâr ve cömert milletimizin emaneti olan kurbanlar, İslami usullere uygun şekilde kesilerek ülkemizdeki ve dünyanın dört bir yanındaki kardeşlerimize ulaştırılmaktadır. “Kurbanını Paylaş, Kardeşinle Yakınlaş” şiarıyla başlattığımız bu yılki vekâletle kurban organizasyonuna bağışlar Arefe günü akşamına kadar devam edecektir.
Kardeşlerim!
Biz inanıyoruz ki, verdiğimiz bir hisse kurban, binlerce belki milyonlarca dua olarak aziz milletimize geri dönmektedir. Yetimlere, gariplere, şehrin en ücra köşesindeki kimsesizlere, kamplardaki mültecilere gönül sofraları kurmak için biz de bu hayır kervanına katılalım. Bizden yardım bekleyen ümmeti yalnız bırakmamak için bu muhabbet yolculuğuna destek olalım.
Hutbemi Allah Resulü (s.a.s.)’in şu hadis-i şerifiyle bitiriyorum. “Kim bir Müslüman’ın dünya sıkıntılarından bir sıkıntıyı giderirse, Allah da onun kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim darda kalan bir kimsenin işini kolaylaştırırsa, Allah da dünya ve ahirette onun işlerini kolaylaştırır…”[6]
[1] Hac, 22/37.
[2] Tirmizî, Edâhî, 1.
[3] Hac, 22/34.
[4] Tirmizî, Edâhî, 11.
[5] Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 33.
[6] Ebû Dâvûd, Edeb, 60.